20 Haziran 2008 Cuma

Olağan Şüpheliler

Bryan Singer’in yönettiği ve senaryosunu Christopher McQuarrie’nin yazdığı ve 1995 yılında sinema salonlarımızda da gösterilen “Olağan Şüpheliler”; beklediğinden çok kısa sürede kült statüsüne erişti ve büyük bir hayran kitlesi edindi.
Halen çok sayıda fanatiği bulunan filmin bu başarıyı, içinde barındırdığı tuhaf karakterlere ve de zeki kurgulanmış diyaloglara borçlu olduğunu söylesek abartmamış oluruz.
Mr. Fenster (Benicio Del Toro), Kobayashi (Pete Postlethwaite) ve de Keyser Soze sizi de ilk izlediğinizde hemen etkisi altına alacak ve kolay kolay unutamayacağınız repliklerin altına imza atacaklar.
Filmin hemen açılış sekansında meşhur Kayser Soze karakteriyle ve de acımasızlığıyla tanışıyoruz. Soze, yanmakta olan bir gemide yerde yatan bay Keaton’a (Gabriel Bryne) silahını doğrultur ve onu gözünü kırpmadan öldürür.
Bunun hemen ardından film, hemen bu olayın ertesine gider ve olayla bağlantılı beş şüphelinin göz altına alındığını izleriz. Bu beş kişinin sorgulanmasıyla anlatılanlar sırasıyla gösterilir.
Film en çok Verbal Kint’in (Kevin Spacey) anlattıkları etrafında şekillenir ve geri dönüşler sayesinde biz de olayların arkasında yatan gizeme tanık olmakla kalırız.
Burada “Verbal” adının kullanılması da boşuna değildir çünkü kelimenin İngilizce karşılığı “sözlü” anlamına gelmektedir. Filmin temelinde de sözcüklerin ve kelime oyunlarının yattığının farkına vardığımızda da bu ismin kullanılmasının tesadüf olmadığını anlarız.
Verbal sakat ve de zeka geriliğinden mustarip olduğunu ileri sürerek olaydan paçayı kurtarmaya çalışsa da olayla mutlak bağlantısı olduğundan şüphe duymayan ajan Kujan (Chazz Palminteri) onu özel bir sorguya tabi tutar.
Kint’e göre sır perdesinin ardında yatan kişi Keyser Soze’den başka birisi değildir. Filmin sonuna kadar izlediğimiz sahnelerin her biri Verbal’in ağzından dökülen sözlerle ve deadeta Kayser’in ne denli tehlikeli ve korkunç bir adam olduğunun efsanesi etrafında döner.
Bir sahnede Verbal onu kısaca şöyle tanımlamaktadır: “Keaton bana bir keresinde Tanrıya inanmıyorum ama ondan korkuyorum demişti. Ben ise Tanrıya inanıyorum ama Keyser Soze’den korkuyorum”..
Bu efsanevi adamın yüzünü filmin hiçbir karesinde görmemize rağmen bu kadar nüfuzlu olmasının sebebi ise hiç kuşkusuz Verbal Kint’in ve dolayısıyla senaryonun işi oluyor.
Kint’in anılarını dinleyerek sonunda bizler de dahil olmak üzere herkes için, Keyser’in adının telaffuz edilmesi bile korku saçmaya yetiyor ve artıyor bile.
Filmin sonunda ise Verbal Kint anlattıkları ile o kadar etkili oluyor ki serbest kalıyor ve film boyunca maruz kaldığınız beyin jimnastiği çözüme ulaşıyor.
İşte tam da o anda kelimelerin ne denli güçlü olduğunu kavrıyorsunuz ve filmin sinemasal dilinin ne kadar sağlam olduğunu fark ediyorsunuz.
Ve kapanış sekansından sonra kulaklarınızda hala Verbal Kint’in ajan Kujan’a söylediği söz yankılanıyor ki adeta filmin özetini yapar nitelikte:
“Şeytanın insanoğluna yaptığı en büyük hile, onu kendisinin var olmadığına inandırmaktı.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder